-
1 öne sürmek
выдвига́ть, предлага́ть (идею и т. п.) -
2 öne sürmek
алга сөрү -
3 öne sürmek
İnşaat Mühendisliği ve Mimarlık Türkçe-Rusça Sözlük ve Rus-Türkçe Sözlük > öne sürmek
-
4 öne sürmek
v. put forward, come up with, suggest, bring forward, set forth, enounce, submit, assert, advance -
5 öne sürmek
pêşber kirin -
6 öne\ sürmek
выдвига́ть -
7 öne sürmek
to put sth forward, to bring forward -
8 sürmek
(sürer)В, Д1) вести́ в разн. знач.; гнатьarabayı sürmek — вести́ автомоби́ль
arabayı hızlı sürme — не гони́ бы́стро маши́ну
atı sürmek — погоня́ть ло́шадь
2) дви́гать пе́ред собо́й что, толка́ть [вперёд], выдвига́ть тж. перен.fırına sürmek — сажа́ть в печь
yeni bir iddia öne sürmek — выдвига́ть но́вую иде́ю
3) изгоня́ть, высыла́ть, ссыла́тьsürüp atmak — прогоня́ть
4) сбыва́тьmal sürmek — сбыва́ть това́р
5) тере́ть; сма́зывать; нама́зывать; души́ться; покрыва́ть чемboya sürmek — кра́сить; румя́нить; кра́ситься
yaraya merhem sürmek — ма́зать ра́ну ма́зью
6) сбыть, всучи́тьkalp para sürmek — сбыва́ть фальши́вые де́ньги
7) паха́тьtarlaları sürmek — распа́хивать поля́
8) продолжа́ться, дли́ться, тяну́ться, идти́9) подава́ть, досыла́ть, задвига́тьfişek sürmek — пода́ть патро́н (в патронник)
10) прораста́тьekinler sürdü — посе́вы взошли́
11) име́ть жи́дкий стул; нести́; сла́бить безл. -
9 sürmek
İnşaat Mühendisliği ve Mimarlık Türkçe-Rusça Sözlük ve Rus-Türkçe Sözlük > sürmek
-
10 sürmek
"1. /ı/ to drive (a vehicle); to push (a vehicle). 2. /ı/ to drive (an animal). 3. /ı, a/ to let (one thing) touch (another): Elini oraya sürme! Don´t touch that bit over there! Atkını yere sürme! Don´t let your scarf touch the ground! 4. /ı/ to plow (a field). 5. /ı, a/ to exile (someone) to (a place). 6. /ı, a/ to send (soldiers) to (a place). 7. /ı, a/ to put (goods) on (the market); to put (money) into (circulation). 8. /ı, a/ to spread (something) on/over (something); to rub (something) on (something); to smear (something) on (something). 9. /ı, önüne/ to lay (something) before (someone), place (something) in front of (someone). 10. (for something) to continue, go on. 11. to lead (a good life): Adam orada son derece rahat bir hayat sürüyor. The fellow´s leading the life of Riley over there. 12. (for a plant) to put forth new leaves or shoots, begin to grow. 13. (for something) to take (a certain amount of time). " -
11 leke sürmek
v. cast a slur on, put a slur on, slur, bespatter, soil, dishonor, dishonour [Brit.], besmirch one's name -
12 namına leke sürmek
to blot one's copybook -
13 ön
деся́ток (м) де́сять* * *1.1) простра́нство, ме́сто (перед кем-чем-л.); то, что нахо́дится (перед кем-чем-л.)önüne bak! — смотри́ под но́ги!
önünü görmeden yürüyordu — он шёл ничего́ не ви́дя пе́ред собо́й
evin önü bahçe — пе́ред до́мом сад
şehrin önlerinde — на подсту́пах к го́роду
2) перёд, пе́редняя часть (чего-л.)caketin önü iki sıra düğme ile süslenmiştir — перёд жаке́та отде́лан двумя́ ряда́ми пу́говиц
3) предстоя́щее, ближа́йшее бу́дущее2.önümüz kış — впереди́ у нас зима́
1) пере́дний, находя́щийся впереди́ön plânda — на пере́днем пла́не
ön sıralar — пере́дние ряды́
trenin ön tarafı — головна́я часть по́езда
2) предше́ствующий (чему-л.)ön emir — воен. предвари́тельное распоряже́ние
ön hesap — предвари́тельный подсчёт, предвари́тельные подсчёты
••- önde- hoca önde
- subay arkada içeriye girdiler
- öndeki
- önden
- önden yürümek
- önümüzdeki
- önümüzdeki günlerde
- önümüzdeki hafta
- önümüzdeki sınav
- önümüzdeki yıl için
- öne almak
- öne alınmak
- önünü almak
- önünde arkasında dolaşmak
- önüne arkasına bakmadan
- önüne bakmak
- önüne bir kemik atmak
- önüne dikilmek
- öne düşmek
- önüne geçmek
- önüne gelen
- önüne katmak
- önünü kesmek
- öne sürmek -
14 ön
ön1. adj und subst Raum m ( oder Platz m, Zeit f) davor; Vorder-; Vorderseite f; Vor-, vorläufig; Zeit bevorstehend, kommend;ön cam AUTO Windschutzscheibe f;ön tekerlek Vorderrad n;kağıdın önü Vorderseite f des Bogens;-in önünü kesmek jemandem den Weg abschneiden; Wasser eindämmen;önüne bakmak sich genieren;önüne gelen jede(r) beliebige;öne almak den Vorrang geben D, voranstellen;öne düşmek, -in önüne düşmek jemandem vorangehen; an die Spitze treten;-i öne sürmek v/t betonen, erklären; meinen; vorschlagen; Meinung vorbringen, unterbreiten;(-in) önü sıra (gleich) vor D her2. adv: önde vor; vorn; voran;önde gitmek vorangehen;öndeki vorangehend;önden von vorn;önden yürümek (anderen) voranmarschieren3. postp: önüne vor A;önünde vor D;-in önüne koymak jemandem etwas vorsetzen, auftischen;-in önüne geçmek verhindern A; jemandem den Weg versperren;önünden (vorn) an … vorbei;kapının önüne gelmiştik wir waren (bis) vor die Tür gekommen;pencerenin önünde kim var? wer steht vor dem Fenster?;bu evin önünden geçerdik an diesem Haus gingen wir gewöhnlich vorbei; → önümüzdeki -
15 temcit
озвонч. -di; мус.моли́тва, произноси́мая с минаре́та по́сле у́треннего аза́на в ме́сяцы редже́б, шаба́н, рамаза́н••temcit pilâvı gibi ısıtıp ısıtıp öne sürmek — посл. мно́го раз повторя́ть одно́ и то́ же
-
16 temcit
temcit pilavı gibi ısıtıp ısıtıp öne sürmek immer dasselbe erzählen (oder fam auftischen) -
17 ısıtmak
I vt1) beheizenodayı \ısıtmak das Zimmer heizen2) erwärmen3) a. gastr aufwärmentemcit pilavı gibi ısıtıp ısıtıp öne sürmek ( fig) alte Geschichten immer wieder aufwärmenII vi heizengazla \ısıtmak mit Gas heizen -
18 temcit
-
19 temcit
1. prayer praising God which is chanted by a muezzin immediately after the sabah ezanı during the months of Rajab, Sha´ban, and Ramazan. 2. meal eaten just before dawn during the month of Ramazan. - pilavı gibi ısıtıp ısıtıp öne sürmek /ı/ to keep bringing up the same (topic) time after time. -
20 iz
1. footprint, track. 2. trace, mark, evidence, clue. 3. geom. trace. -ine basmak /ın/ to tail, follow. -i belirsiz olmak to vanish without a trace, disappear without a trace. -ine düşmek /ın/ to trail, follow the trail of. -ini düşürmek /ın/ geom. to project (a solid figure) onto a plane. -ini kaybetmek /ın/ to lose track (of). -ini kaybettirmek to cover one´s tracks, go into hiding. -i silinmek for nothing to be left to let one know that (someone/something) ever existed. - sürmek to follow a trail. -ini sürmek /ın/ to trail, follow. -ine uymak /ın/ to adopt the ideas and plans (of another). -inde/-inden yürümek /ın/ to follow the example (of another).
- 1
- 2
См. также в других словарях:
öne sürmek — 1) birini ilk önce harekete geçmesi için önermek 2) ileri sürmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
temcit pilavı gibi (ısıtıp ısıtıp öne sürmek) — bir şeyi birçok kez tekrarlamak Bu gerekçeyi tam beş yıldır temcit pilavı gibi ev sahibinin önüne koyuyordu. A. Kulin … Çağatay Osmanlı Sözlük
ileri sürmek — 1) öne doğru yürütmek 2) bir düşünceyi veya tasarıyı önermek, serdetmek Garajdan tiyatro, gaz sandığından koltuk fikrini de zamanında ileri süren o olmuştu. H. Taner … Çağatay Osmanlı Sözlük
dermeyan etmek — ileri sürmek; öne sürmek; ortaya koymak; anlatmak … Hukuk Sözlüğü
serdetmek — ileri sürmek; öne sürmek; ortaya çıkmak; belirtmek … Hukuk Sözlüğü
ön — is. 1) Bir şeyin esas tutulan yüzü, arka karşıtı Beş on kişi, köşkün önünde toplandık. M. Ş. Esendal 2) Bir şeyin esas tutulan yüzünün baktığı yer, karşı Altmış yaşında anamın önünde sigara içmek istemezdim. B. Felek 3) Bir kimsenin ilerisi Bir… … Çağatay Osmanlı Sözlük
önermek — i Bir sorunu çözmek üzere bir şey öne sürmek, teklif etmek Birtakım pratik öğütler, temrinler önerir. H. Taner … Çağatay Osmanlı Sözlük
suçlamak — i, le Bir kimsenin herhangi bir suç işlediğini öne sürmek, itham etmek Rahmetliyi suçlamak aklımın köşesinden geçmez. H. Taner … Çağatay Osmanlı Sözlük
yürütmek — i 1) Yürüme işini yaptırmak, yürümesini sağlamak 2) Gerektiği gibi yapmak, uygulamak İşlerini eskisi gibi yürütüyorlar. 3) huk. Bir yargıyı yerine getirmek, uygulamak 4) nsz Kabul edilmesi veya tartışılması için bildirmek, açıklamak, öne sürmek… … Çağatay Osmanlı Sözlük
teklif etmek — 1) önermek, öneride bulunmak Bilmem ne dağındaki petrol arama kampında bir iş teklif etmişlerdi. O. V. Kanık 2) öne sürmek 3) evlenme, arkadaşlık isteğinde bulunmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
Population transfer — is the movement of a large group of people from one region to another by state policy or international authority, most frequently on the basis of ethnicity or religion. Banishment or exile is a similar process, but is forcibly applied to… … Wikipedia